Esen, yalnızca bütçe kalemlerini değil, bütçenin gerisinde kalan çocukların gerçek hayatlarını görünür kılmak gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Eğitim politikası, çocuğun karnındaki açlıkla, okul koridorundaki zorbalıkla, çeşmesindeki suyun temizliğiyle kader ortaklığı kurmuyorsa kâğıt üzerinde kalır.”
Geçtiğimiz yıl açılan okul yemeği davasında mahkemenin “Devletin ücretsiz yemek sağlamak gibi pozitif bir yükümlülüğü yoktur” dediğini hatırlatan Esen, bu kararın ardından MEB’in yükümlülüğünün ne olduğunun açıklığa kavuşturulması gerektiğini belirtti. Esen,“Sayın Bakan, o halde bu ülkenin çocuklarının açlık riskinden kim sorumludur? Bu sorumluluk kimin masasında beklemektedir?” Sorusunu gündeme taşıdı.
Esen, özel eğitim öğrencilerinin öğle yemeği ödeneğinin 2026’da düşürülmesine de dikkat çekerek bu durumun en kırılgan çocukların öğününden kısmak anlamına geldiğini ifade etti.
Esen, Türkiye’de çocuk beslenmesine ilişkin veriler ele alındığında 5 yaş altı bodurluk oranının yüzde 5,5; aşırı zayıflık riskinin yüzde 6; fazla kilolu çocuk oranının yüzde 13, obezite oranının yüzde 10,5 yaş altı bodurluk oranının yüzde 5,5; her gün beş porsiyon meyve-sebze tüketen çocuk oranının ise yüzde 2 olduğunu vurgulayarak çocuk beslenmesinin alarm verdiğini ileri sürdü. Konuyla ilgili Esen, MEB’in anayasal sorumluluğunu hatırlatarak şu soruyu yöneltti: “Her çocuğun en az bir öğün sağlıklı besine erişimi için merkezi bir politikanız yoksa bu sorumluluğu nasıl tanımlıyorsunuz?”
Esen, hem beslenme hem temiz su hem de akran zorbalığı konularında bütçenin yeniden ele alınması gerektiğini vurgulayarak konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Çalışmalarınız var ama yetmiyor. Demek ki yanlış uygulanan bir politika ve doğru kullanılmayan bir kaynak var. Bu bütçeyi revize edin.”
Hibya Haber Ajansı
